Boşanmış Kadınların Sosyal Tecritini Eleştiren Yazarın Her Satırını Takdir Edeceksiniz!
Her insan hayatının aşkını bulmak ve onunla keyifli ve huzurlu bir hayat geçirmek ister. Bu birlikteliklerin birçoğu da evlilikle taçlandırılmıştır. Ama evlilik kadar yaygın bir şey varsa o da boşanmadır. Özellikle ülkemizde evlilik kurumuna verilen bedel ortadayken maalesef boşanmış kadınlara gösterilen tepkiler hepimizi rahatsız ediyor. yazar Ceren Güneş Üretiyor‘in daha önce 5harfliler.com’da yayınlanan, toplum tarafından ezilen ve izole edilmek istenen boşanmış kadınlarla ilgili eleştirel yazısı ‘Boşanmış Canım, Ölmek’ ile her satırının hakkını vermemize neden oldu.
Gelin bu haklı eleştiriye birlikte göz atalım…
“Bugün toplumun sevmediği dört kadın öğle yemeğine çıktı.
Birimiz ‘Bu harika aşkı bozamam’ diyerek çocuk sahibi olmayı seçmiyoruz. Eşinin ailesinden kendi ailesine kadar herkes bu seçimi kınamak için kampanya düzenledi. Yani çocuk sahibi olmamak iyi bir şey değil.
Diğerinin bebeği olunca işini bırakıp ‘Kendime bakmak istiyorum’ dedi ve insanlar bundan çok rahatsız oluyor çünkü bedava okuyup okumadığını ve derse nasıl geri döneceğini soruyorlar. boşanır. Anladığımız kadarıyla çocuğunuz varken işten ayrılmayı istemeniz hoş değil.
Kendi çocuğum olunca da çalışmayı bırakmadım, bana ‘Çocuk bir dadıda büyüdü’ diyorlar.
Ama benim bu yazıda bahsetmek istediğim boşandıktan sonra tekrar aşık olan arkadaşım. Toplum en çok ondan nefret ediyor.
“Bütün mutlu aileler birbirine emsal teşkil eder ve her mutsuz ailenin kendi mutsuzluğu vardır.” Tolstoy, aynı adlı romanında çok mutsuz bir evlilik içinde olan Anna Karanina hakkında yazmıştır. Hiçbir boşanma birbirine benzemez. Her şeyde söz sahibi olan toplum kısa yemeklerimize katılsa ‘Neden boşandınız?’ Mesela ‘Arada bir çocuk var’ diye sormaz, demezdi.
Çünkü sevgili toplum; Yere düşen hırkamıza tekme atan bir adamla hayatımızın bir gününü daha geçirmek istemeyebiliriz kusura bakmayın… Hoş karşılamayacağınızı biliyorum ama sayın toplum; Yaptığınız yemekten taktığınız bardağa kadar her şeyin alaya sarılı küçümsemeyle sunulması bir noktadan sonra dayanılmaz bir hal alıyor. Yirmili yaşlarımızda ‘ama o beni seviyor’ diyerek kapattığımız yaralar, otuzlu yaşlarımızda hala kanıyor ve artık uyum sağlamak istiyoruz.
Evlenmemizi, çocuk sahibi olmamızı, o çocuğu kardeş yapmamızı emreden toplum; Boşanmamıza karşı koyamaz. O ne derse desin çocuğumuzun elinden tutup gidiyoruz. Bunu da Gülten Akın yazmış…
Ve daha sonra? Sadece evden işe, işten çocuğun okuluna gitmemizi istiyorlar. Kimseye görünmeyelim. Ama o kadar değil. O kocayı arkamızda bırakıp zindana dönüşen evlerden çıktığımızda yine birilerinin bizi beğenmesini istemeye devam ederiz. Şok edici haber! Sen bile inanmazsın; birileri sesiyle, sözleriyle kalbimizi öpebilir. Son dakika! Yeniden aşık olabiliriz, sevebiliriz, sokaklarda el ele sevinçle yürümek isteriz. Skandal! Sabahları bize sarılıp uyumak ve aşkla günaydın demek isteyen erkekler de var. Gözlerine inanamayacaksın!
O yemekte birimiz ‘Çağla’ya kafayı takmış adamlar’ dedik. Çağla, yıllar önce boşanmış, iki çocuklu, her yerde gördüğümüz gibi ‘köpek gibi çalışan’ çok başarılı bir kadın. Sanki ağza alınmayacak bir şey yapmış gibi ‘baştan sona çocukları var’, ‘adı çıktı’ gibi sözler söylenmesinin sebebi, kesinlikle onu yeniden gülümseten biriyle tanışmış olmasıdır. Biz yapınca komşularımız, anne babamız sadece linç ediyor…
Çağla’nın soyadı Şıkel’dir. Bu bayan yıllardır televizyonda, internette. Sonuç olarak, onu televizyonda ve sosyal medyada parçalıyorlar. Bunu yapan insanlar değil, işi televizyonda yargıda bulunmak olan iki ya da üç vasıfsız adam. ‘Toplum’ dediğim şey aslında kadınları yargılamayı misyon edinmiş saçma sapan erkekler. Kafası karışmış erkekler, boşanmış kadınları linç etmeyi iş sanırlar.
Neden? Çünkü o bir kadın. Çünkü bir erkeği seviyordu, ondan iki çocuğu olacak kadar seviyordu ama bir türlü anlaşamıyordu, kendi yoluna gitti. Sonra başka birini sevdi. Dedikodu programlarındaki adamlara bakarsanız, bu hanımın birileri için kabul edilemez bir şey yaptığını düşünürsünüz. Az önce birine aşık oldu, arabasından indi. Yüzüne ışık tuttular ve bir arkadaşa sorulmayacak soruları mahremiyet içinde sordular.
Ayrıca hafta içi her sabah canlı yayına çıkan, Youtube kanalı deli gibi izlenen, reklamlarda gördüğümüz, iki çocuğuna ‘bekar anne’ olan Çağla’ya tek diyebileceğimiz ‘Bravo!’ olabilir. Bayrak asın bence. O da zamanında kalbini teslim edecek birini bulmuştur…
Bu bahiste anlaşalım mı? Boşandık, ölmedik. Kalbimiz attığı sürece, o kalbi istediğimiz kişiye verebiliriz. Yine kırılır, yeniden barışırız. Düşersek kalkarız ve o yeni adam bizi gülümsetmeyi bırakırsa, tekrar çekip gitmeyi biliriz.
Kimseye hesap vermeyeceğiz. Bir de ekran başında olduğu için Çağla üzerinden boşanmış bütün kadınlara sopa gösterenler: Bu sözleri yemeyiz, sarı öküzü de vermeyeceğiz…”